https://www.anamurhaber.com/files/uploads/user/8a3d71a48f3b8f06334dd9aeecba127b-8721a4eb5678466ff6f9.jpg
Ali BAL
Advert

Suriye ve Mısır Sil Baştan

06-12-2022 13:52 750 kez okundu.

Suriye ve Mısır’la ilgili iktidarın izlediği ’’U’’ dönüşü ülke menfaatleri ve ’’akıllı siyaset’’ gibi kavramlarla izah edilse de meselenin temelinde İslam ümmetinin Allah ve resulünün belirttiği çizgide siyaset üretme bilincinden yoksunu yatmaktadır. Allah boşuna kendini Rahman ve Rahim, gönderdiği kitabı hidayet ve rahmet, elçisini de Alemlere rahmet olarak tanımlamamıştır.

Her şeye rağmen Türkiye’nin Suriye rejimi ile yeniden görüşmelere dönmesini desteklediğimi ifade etmek isterim. Bu aynı zamanda bu zamana kadar Suriye konusunda izlenen politikaların yanlışlığının itirafı anlamına gelir. Ancak şunu da belirtmek zorundayız: Suriye rejimi ile görüşmeler çok daha kapsamlı evrensel bir ümmet projesinin (İslam’a göre olması gereken, ideal olan anlamında) sadece ilk adımı olup her şey demek değildir. Bu projenin ana çerçevesini şu şekilde özetleyebiliriz:

İslami sorumluluk ve bakış açısı İslam ülkelerinin kendi aralarındaki sorunları kendi aralarında akdedecekleri  İslam ülkeleri arası bir Yüksek İslami Şura’da görüşülmesi ve çözüme bağlanmasını gerektirir. İnandığımız kitap Kur’an’da ‘’Onların işleri aralarında meşveret ve şura iledir’’ buyrulmuştur (Bkz.Şura/38).İslam ülkeleri içinde hiçbir ülke gerek sınır komşusu veya gerekse sınır olmayan komşusu olsun hiçbiri diğer İslam ülkesinin iç siyasetini ister askeri yolla olsun isterse sivil yolla olsun tek başına bir tasarrufla dizayn etme hakkına ve yetkisine sahip değildir. İslam Parlamentosu işte bunun için gereklidir. İslam parlamentosunun birinci görevi meşveret ve şura yolu ile İslam ülkelerinin sorunlarını kendi aralarında çözüme bağlayarak buradan bir ortak İslami akıl üretmek ve dünya küfrü ve istikbarının İslam coğrafyası üzerinden (barışçıl ve karşılıklı rızaya dayalı ilişkiler dışında) ellerini, ayaklarını çekmek, çektirmektir. Ancak sadece İslam parlamentosu yetmez. İslam parlamentosunun aldığı kararları hayata geçirecek ilave yapıların da kombine bir şekilde teşkil edilmesi ve hayata geçirilmesi gerekir. Bu bağlamda bir İslam Barış Gücü ve İslam Yüksek Adalet Divani ile yine bu cümleden olmak zere bir İslam Savunma ordusunun hayata geçirilmesi şarttır. Yine bu cümleden olmak üzere bir İslam Ortak Pazarı ve onun gereği olarak  AB’nin EURO’su gibi ortak para biriminin oluşturulması gerekir. Bu kurumlaşmalar hayata geçirilmezse İslam coğrafyası dünya küfrü ve istikbarının yol geçen hanı,fesat alanı haline gelir. Küresel istikbar (egemenler) güçleri İslam ülkelerinin her birini kendi yanlarını çekerek onları kendi lejyonerleri haline getirirler. Temel Kur’ani kavramlardan olan velayet kavramı böyle bir  durumun önüne geçme amacını taşır. Buna göre İslam ülkeleri siyaseten de birbirlerinin velileri olup her biri bir diğerinden sorumludur (Bkz. Al-i İmran/28).İslam toplumunu inşa amaçlı diğer bir temel kavram da kardeşlik (uhuvvet) tir. Kur’an hangi ırk,renk veya etnik kökenden olursa olsun Müslümanların hepsini kardeş kabul eder (Bkz. Hucurat/10).İslam ülkeleri birbirlerinden bağımsız ve birbirlerinin aleyhine siyasi kararlar alamazlar. Hiç bir İslam ülkesi dünya küfrü ve istikbarının teşkil ettiği askeri,sivil,siyasi vb. paktların ve oluşumların içinde yer alamaz. Müslüman olmayan ama barışçıl amaçlı ülkelerle hangi din ve inançtan olursa olsun insani temelde dayanışma ve işbirliğini amaçlayan oluşumlar bu ayrışmadan muaftırlar.

Eğer İslam ülkelerinin ulusal politikaları bu ortak ilke ve esaslar temelinde şekillenmiş olsaydı bu gün ne Suriye’de, ne de dünyanın başka coğrafyalarında yaşayan Müslüman olan ve olmayan tüm mazlum uluslar ne esaret, ne de kölelik altında yaşamayacaklar, acı, kan ve gözyaşına boğulmayacaklardı.

Burada kurduğu tüm partilerin parti programlarının esasını yukarda çizdiğim çerçevenin oluşturduğu Milli Görüş lideri Prof.Dr.N.Erbakan’ı rahmetle anıyoruz. O İslam Birliği projesini bazı önyargılı ve dar görüşlülerin zannettiği gibi Müslüman olan-olmayan ayrımı üzerine inşa etmedi. Aksine nihai hedefini ’’Yaşanabilir Bir Dünya’’ diye belirlemek suretiyle emperyalist sömürge savaşlarının olmadığı,evrensel barış ve adaletin tüm yeryüzünde hakim olduğu,insanlığı tek bir aile sayan yüksek bir insanlık idealinin öncü hareketi olarak tanımlamıştı. Bu ise tüm insanlık için bir hidayet rehberi olan Kur’an’ın Bakara/143 ve Al-i İmran/110 ayetleri ile tam bir uyum içinde olan bir idealdir.

Aynı şeyler Mısır için de söylenebilir. N.Erbakan’ın D8’ler hareketi emin adımlarla hedefine doğru ilerlemekteydi. Ama tüm dünya bir tarafa öncelikle kendi öğrencileri tarafından zamanında sahip çıkılmayıp küresel istikbarla iş tutma yoluna sapıldığı için Suriye kan gölüne dönerken Mısır da küresel istikbar işbirlikçisi Sisi cuntasına teslim oldu.

‘’Bir millet kendi nefsinde olanı değiştirmediği sürece Allah o millete verdiğini değiştirmez’’ (Bkz.Enfal/53,Ra’d/11).

Neler Söylendi?